Page 164 - Lügatçe (Sözlük)
P. 164

gibi.                          kuvvet ve kudretinin tasar-
                                                       rufu.  Yed-i süfl â:  Aşağıda o-
                    *Ya’kûb-i Çerhî:   Hâce Alâüddin   lan el, alan el.  Yed-i tûlâ:  Bir
                        Attar  Hazretleri’nin  dost-   sahada çok geniş ilim, ihtisas,
                        larından  ve  en   fazîletli
                        halîfelerindendir. 1447 tari-  geniş nüfuz. Yed-i ‘ulyâ: Yük-
                                                       sekte, yukarıda bulunan el, ve-
                        hinde vefât etmiş olan Ya‘kûb-i   ren el.
                        Çerhî Hazretleri’nin kabri He-
                        legnu köyündedir.           *Yedmek:  Yönetmek, gütmek, i-
                                                       teklemek.
                    *Yâ Müsteân: Ey kendisinden yar-
                        dım istenen Allah.          *Yek:  Bir, tek, münferit.  Yek ci-
                    *Yâr:  Dost. Seven, sevilen, âşık,   het: Fikirleri bir olan, tek yön.
                                                       Yek-dâne:  Eşi, benzeri olma-
                        sevgili. Bildik, tanıdık.  Yâr-i
                        bî-vefâdâr:  Vefâsız yâr.  Yâr-i   yan, tek. Eşi bulunmayan inci.
                                                       Yeksân:  Eşit, aynı seviyede.
                        dîdâr:  Sevgiliyi görme.  Yâr-i   Dümdüz, yerle beraber.
                        dil:  Gönül dostu.  Yâr-i gār:
                        Mağara dostu, çok vefâlı dost.  *Yelbâz: Yelpâze.
                        Hicret esnasında Hz. Mu-    *Yem-i Nil (Yemm-i Nil): Nil de-
                        hammed sallallahu aleyhi ve-   nizi (Kızıldeniz).
                        selleme mağarada arkadaş-
                        lık etmiş olan Hz. Ebû Bekir.  *Yer-be-yer: Yer yer.


                        “Hani kâfirler onu, iki kişi-  *Yesrib ü Bathâ: Mekke ve Medîne.
                        den biri olarak (Hz. Ebû Bekir
                        ile Mekke’den) çıkarmışlardı;  *Yevm: Gün. Yevme’l-beter: Daha
                        hani onlar mağaradaydı. O, ar-  kötü, daha fena gün.  Yevm-i
                        kadaşına üzülme, çünkü Allah     kıyâm,  Yevmü’l-  kıyâm,
                        bizimle beraberdir diyordu”.   Yevm-i   kıyâmet:   Kıyâmet
                        (Tevbe Sûresi, 40)  Yâr-i gār-ı   günü.   Yevm-i  mahşer:
                        hak-Peygamber: Hak Peygam-     Kıyâmette yeniden dirildikten
                        ber Muhammed sallallahu a-     sonra insanların, cinlerin ve
                        leyhi vesellemin mağara arka-  hayvanların hesap vermek ü-
                        daşı.  Yâr-i kadîm:  Eski dost.   zere toplandıkları gün. Yevm-i
                        Yâr-i muvâfık:  Uygun, denk    memât:  Ölüm günü.  Yevm-i
                        sevgili, dost.  Yâr-i vefâdâr:   vuslat:  Kavuşma, buluşma
                        Vefâlı, sözünde ve dostlu-     günü.
                        ğunda devamlı olan dost. Yâr   *Yezîd:  Emevîler hânedânının i-
                        ü yâver: Dost ve yardımcı.     kinci halîfesidir. Muâviye b.
                    *Yâver: Yardımcı.                  Ebû Süfyân’ın oğludur. 24/645
                                                       tarihinde dünyaya gelmiş-
                    *Yed:  El.  Mecâzen: Kudret, kuv-  tir. 63/683 tarihinde ölmüş-
                        vet, güç. Yed-i beyzâ: Bembe-  tür.  Yezîd-i bed-meniş:  Kötü
                        yaz parlak el. Hz. Mûsâ’nın    huylu, ahlâksız Yezîd.
                        Firavun’a karşı mûcizeler gös-
                        teren parlak eli.  Yed-i kud-  *Yola urmak:  Yolcu etmek, uğur-
                        ret: Kudret eli. Allah Teâlâ’nın   lamak.








            824
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169